
“Mavi Patika” çerçevemdeki (buradan göz atabilirsiniz ürüne) bu kurnaz, belki biraz tekinsiz bakışlı kediyi takip edeceğim bu yazımda.
1971 Almanya basımı bu pul, çocukların çizdiği resimlerden oluşan dört pulluk serinin üyesi. Kurnaz bakışlı, şık giyimli bir kedi, asıl ipucunu kombinini tamamlayan siyah çizmeleriyle veriyor; ve pula düşülen “Gestiefelte Kater” notu da tahminimizi doğruluyor: Evet, “Çizmeli Kedi!”
Çizmeli Kedi, bugün bildiğimiz haliyle bir Avrupa masalı olarak kabul edilse de, bu versiyona Hint, Eski Mısır, Anadolu, Moğol masallarındaki benzer metaforlardan dönüştüğü söylenir. Geleceğin kralını tahta hazırlama görevini üstlenen Çizmeli Kedi figürü, farklı kültürlerde ceylan, tilki olarak görülür.

Çoğumuzun dinlediği, anlattığı versiyonu hatırlayalım. Kırsaldaki küçük bir değirmeni işleten ve yanındaki kulübede üç oğlu ve eşiyle yaşayan ihtiyar değirmenci, artık çalışamayacak kadar yaşlandığında oğullarını yanına çağırarak sahip olduğu ufak varlığını paylaştırmak ister. Fakir değirmenci gençliğinde zorluklarla biriktirebildiği para ile kurmuştur değirmenini; ve kendisinden sonra burayı işletebileceğini düşündüğü büyük oğlu Araba’yı seçer değirmeni alması için. Ortanca oğlu Baraba’ya mahsulü çarşıya taşıyan eşeğini bırakır. Değirmeni farelerden koruyan kedisi Tom’u da küçük oğlu Caraba’ya emanet eder.

Caraba ve Tom, zaten çok yakındırlar. Tom’un aileye katılması, Caraba’nın kendisini bir köpeğin saldırısından kurtarıp değirmene almasıyla başlar. O günden beri Tom, Caraba’nın peşinden hiç ayrılmaz.
Caraba oldukça yakışıklı, çalışkan, iyi niyetli bir delikanlıdır. Abilerine yardım etmek için elinden geldiğince çalışır. Değirmen mahsulünü çarşıya satmak için götürdüğü bir gün, yoldan geçen arabanın içinde kralı ve yanındaki kızını görür. Bu an itibariyle Caraba, prensese aşık olmuştur ve umutsuzluk içinde evinin yolunu tutar. Bir prensesle asla evlenemeyeceğini düşünür evine gidene kadar. O dalgınlıkla kapıdan girdiği anda Tom, bir şeylerin ters gittiğini anlar ve Caraba’ya sokulup guruldamaya başlar. Caraba : “Ah zavallı Tom. Bir bilsen, bu sabah mutlulukla çıktığım bu eve, bir daha asla mutlu olmayacağımı bilerek döndüm. Dünya güzeli prensesi asla unutamayacağım ve asla evlenemeyeceğiz” der. Bunu duyan Tom arka ayakları üzerine kalkarak: “O kadar emin olma!” diye başlar söze insan gibi. Caraba hayrete düşer Tom’un konuştuğunu duyunca. “Sevgili Caraba, vaktiyle beni korkunç bir ölümün eşiğinden kurtardın. Sana hep minnet duydum bu yüzden, ve şimdi bu yüce gönüllülüğüne teşekkür etme zamanı. Hiçbir soru sormadan beni dinle, ve sadece bana istediklerimi vererek bekle. Eğer olaylar istediğim gibi giderse sen ve prenses çok mutlu olacaksınız” diye sözlerine devam eder Tom. Caraba şaşkınlıkla bakarken hayal görüp görmediğini anlamak için gözlerini ovuştururken Tom heyecanla: “Hadi işe koyulalım! Öncelikle bir şapka ile onu süsleyeceğim bir tüy, ve bir çift çizme istiyorum. Sonrasında şuradaki çuval ve kırbacı da alıp gideceğim” diye sıralar isteklerini. Caraba hepsini toparlar ve Tom’u giydirir. Küçük bir adama dönüşen Tom: “Hoşçakal üstadım! Kimseye bir şey anlatma olanlarla ilgili, ve ben dönene kadar moralini yüksek tut” diyerek uzaklaşır.

Değirmenle kralın şatosu arasındaki yolda bir koru bulunur. Korunun bir kısmı ağaç gövdeleri ve çalılarla öyle sık kaplanmıştır ki içinden kimse geçemez. Ormancılar burayı temizlemeye çalışsalar da gündüz kestiklerinin yeri gece her zaman daha büyüğü ile dolar ve bundan vazgeçerler sonunda. Tabii Tom buraya girmeyi başarır. Tek başaran kendisi değildir, içeride binlerce tavşanın yuvalandığını görür. Yavaşça yere uzanır, lahana yaprakları yerleştirdiği çuvalını da yanına alır ve ölü taklidi yapar. Tavşanlardan biri çuvala girdiği anda Tom’un tuzağına yakalanmış olur. Çuvalı sırtlanan Tom, kralın şatosunun yolunu tutar. Kral tavşan yemeyi çok sever; fakat uzun yıllar krallığında tek bir tavşan bile görülmemiştir. Çünkü kötü kalpli büyücü Ogre, krala inat tüm tavşanları Tom’un girmeyi başardığı bu koruya kapatmıştır.

Hoplaya zıplaya kralın şatosuna varan Tom kapıdaki muhafıza, bir hediye ile birlikte bir mesaj iletmek için kralı görmek istediğini söyler. Kralın huzuruna kabul edilen Tom, kral ve prensesi nazikçe selamlayarak, efendisi “Karabas Markisi”nin majestelerinin tavşanı çok sevdiğini duyunca, kendilerine bir armağan göndermek istediklerini, kabulünü umduklarını, ve eğer majesteleri uygun görürse kendilerine her gün bir tavşan armağan edebileceklerini söylediklerini anlatır. Kral kendisini “av alanı bekçisi” olarak tanıtan Tom’un sıra dışı görüntüsüne şaşırsa da, en sevdiği yemeğe tekrar kavuşmanın mutluluğuyla, markinin nazik teklifini memnuniyetle karşıladığını iletmesini ister Tom’dan. “Markinin şatosu nerede?” diye sorduğunda karşıda gözüken bir şatoyu gösteren Tom’a: “Pekala, yarın sabah gezintimi o bölgeye yapacağım Marki ile tanışmak için” diyerek Tom’a çekilmesini işaret eder.
Tom soluğu Caraba’nın yanında alır. Her şeyin planladığı gibi gittiğini, yeni planı için yarın sabah nehrin kenarına gelmesini söyler. Caraba merak içindedir; ama söz verdiği için hiçbir şey sormaz.

Ertesi sabah Caraba ve Tom nehrin kenarında buluşurlar. Tom, Caraba’dan kıyafetlerini çıkarıp suya girmesini ister. Caraba kıyafetlerini kıyıda bırakır, suya girer ve keyifle yüzmeye başlar. Tom bu sırada hızlıca Caraba’nın kıyafetlerini alarak büyük bir taşa bağlar ve nehre fırlatır. Uzaktan kralın arabasının gelmekte olduğunu görünce neşeyle bağırarak haber verir Caraba’ya. Hızlıca sudan çıkıp kıyafetlerini arayan Caraba panikle kıyafetlerini sorunca Tom: “Aah boşver şimdi o eski püskü kıyafetleri, çoktan suyun dibini boyladılar. Sana güzel bir takım elbise bulacağım” der; fakat Caraba hiç hoşnut olmamıştır durumdan. Kralın arabası yaklaşmaktadır ve kendisi boynuna kadar suyun içindedir. Yaklaşan arabaya koşan Tom telaşla efendisi banyo yaparken hırsızların kıyafetlerini çaldığını anlatır. Kral her duruma karşı yanında kıyafet bulundurduğunu ve arabacıya hemen Karabas Markisi için bir takım hazırlatıp Tom’a vermesini, kendilerinin de Marki giyinene kadar araba ile uzaklaşarak müsaade edeceklerini söyler.
Tom’un getirdiği kıyafetleri giydiğinde Caraba tam da soylu bir prens gibi görünür. Kralın yaklaşan arabasını gören Tom coşkuyla öne atılır, kral ve prensese Markiyi takdim eder. Kral Caraba’yı huzuruna çağırır ve sohbete başlarlar. Genç markiyi görünce çok etkilenen prenses, markiyi dinledikçe de bilgi birikimine, sosyal ve ekonomik görüşlerine hayran olur. Kral av bekçisi olarak böyle tuhaf görünüşlü birini neden seçtiğini sorduğunda Caraba, Tom’un son derece akıllı, dürüst ve sadık bir hizmetkar olduğunu söyler.

Güzergahları üzerindeki mısır tarlalarında çalışan işçilerin yanına gider Tom arabadan önce, ve onları sıkı sıkıya tembihler: “Kral geldiğinde buralar kime ait diye sorduğunda Karabas Markisine! diyeceksiniz, efendiniz Ogre’nin emridir! “ Araba tarlaya vardığında kral sorar: “Tüm buralar kimindir?” işçiler: “Efendimiz soylu Karabas Markisi’nindir!” Kral aldığı yanıttan memnun, Caraba’ya döner ve çok değerli bölgelere sahip olduğunu söyler. Caraba teşekkürüyle birlikte asıl kıymetli olanın Kral ve prenses ile birlikte bir ömür geçirmek olduğunu söylediğinde Kral ve prenses memnuniyetle gülümser.

Kralın arabası, Tom’un Karabas Markisinin şatosu olarak işaret ettiği kötü büyücü Ogre’nin şatosuna yaklaşmak üzeredir. Elbette Tom çoktan içeri girerek Ogre’nin huzuruna çıkmıştır. Rahatsızlık verdiği için defalarca özür diler, ama Ogre’nin kılık değiştirmekte bir usta olduğunu duyduğunu, istediği her hayvanın kılığına girebileceğini öğrendiğinde kulaklarına inanamadığını ve bunu görmeyi çok istediğini söyler. Ogre karşısındaki bu küçük kedinin yağdırdığı övgülerden memnun, gürler: “Tabii istediğim hayvana dönüşebilirim, bir file dönüşeceğim şimdi!” der ve bir duman bulutunun arasından kocaman bir fil olarak çıkar. “Aaa yüce Ogre, inanamıyorum! Ben çok korkuyorum daha küçük bir hayvana dönüş lütfen!” diyen Tom’a cevaben: “Şimdi de ormanların kralı aslana dönüşeceğim,!” diyerek duman bulutuyla birlikte bir aslan olarak durur Tom’un karşısında. Tom panik ve telaşe içinde: “Ah ah lütfen beni çok korkutuyorsun, lütfen daha küçük bir hayvan ol bu sefer, mesela bir fare ol!” der. “Oof bu benim için fazla kolay ama pekala, işte bir fare!” diyerek dumanların arasından küçük bir fare olarak çıkar. Tom elbette bir fare karşısında uzmandır ve hızlıca Ogre’nin üzerine atılıp kendini değiştirmesine imkan bulamadan kötü büyücüyü ağzına atar. Zafer Tom’undur! Kötü Ogre’yi zekasıyla alt etmiştir, ve bu kötü büyücüyü midesine indirme fikrinden de rahatsız olarak camdan dışarı fırlatır Ogre’yi.

Ogre’nin gidişiyle tüm şatoda bir barış rüzgarı esmeye başlar. Kara dumanların yerini gün ışığı, neşeyle ötüşen kuşlar alır. Bu mutlu ambiyansın içine girmiş olur kralın arabası ve kral şatoya hayran kalır. Kızı ile Karabas Markisi Caraba’nın evliliğine onay verir. Büyük bir şölenle evlenirler. Tom da Caraba’nın sağdıcı olur ve en yakın dostu olarak sarayda yaşamaya devam eder.
Dipnot: Bu masalın çok fazla farklı versiyonunu okudum, büyük kısmında Çizmeli Kedi Kurnaz ve sinsi bir karakter gibi tanımlanıyor. Bana kalırsa bu masal kesinlikle bir kedideki ince zekayı fark etmiş olanlar tarafından derlenmiş olmalı :)
コメント